LİMONFORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

En son konular
» olagan ustu bir resim
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimeSalı 17 Ocak 2017, 22:04 tarafından yildo

» Papanın Maksadı
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimePerş. 04 Ara. 2014, 14:29 tarafından MUHTESEM

» 26 Eylül Dil Bayramı Kutlu Olsun
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimeCuma 26 Eyl. 2014, 11:58 tarafından MUHTESEM

» İşte İhsanoğlu'nun Seçim Logosu
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimePerş. 10 Tem. 2014, 10:06 tarafından MUHTESEM

» Jandarma Teşkilatının Kuruluş Yıldönümü
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimeC.tesi 14 Haz. 2014, 12:00 tarafından MUHTESEM

» 54 kentte kış lastiği takmayana ceza kesilecek
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimeSalı 17 Ara. 2013, 14:05 tarafından MUHTESEM

» Diyarbakır'da Türkçe Tabelalar Kaldırılıyor
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimePerş. 14 Kas. 2013, 13:07 tarafından MUHTESEM

» Subay ve Astsubaylar arasında istifalar arttı
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimeSalı 05 Kas. 2013, 17:16 tarafından MUHTESEM

» Bôyle Baba olmaz Olsunn
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Icon_minitimeÇarş. 09 Ekim 2013, 19:05 tarafından ValiBey


Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ?

2 posters

Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ?

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:00

Büyük Ortadoğu Projesi
(BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu
projedeki üstlendiği roller nelerdir ?




Büyük Ortadoğu Projesi , resmi adıyla Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi.

Büyük Ortadoğu Projesi, ABD'nin batıda Fas, Moritanya, doğuda Orta Asya veMoğolistan, kuzeyde Kafkasya ve Türkiye, güneyde Arap Dünyası'ndan Somali'ye kadar uzanan bir coğrafyada yer alan ülkelere yönelik siyasi, hukuki, bilgi/eğitim, ekonomi, sosyal ve güvenlik boyutlarını içeren kapsamlı bir "islam coğrafyası" dönüşüm stratejisi olup, bu alanlarda uzun vadeli bir değişimi hedeflemektedir. ABD’nin Donald Rumsfeld, Dick Cheney, Paul Wolfowitz,Richard Perle ve William Kristol öncülüğünde, 1997'de oluşturduğu 'Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi'nin (PNAC) bir alt unsurudur.[1]


ABD Kongresinin 1957’de kabul ettiği Ortadoğu’da Barış ve İstikrarı Koruma başlığını taşıyan ve Eisenhower Doktrini olarak anılan kararı bugünkü BOP'tan farklı değildir.

BOP’a ilişkin bütün değerlendirmeler, NNSS 02 olarak kodlanan Ortadoğuda ABD’nin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi: Bir 11 Eylül Sonrası Analizi, (New National Security Strategy of The USA in the Middle East Apost September 11 Analysis) adlı belgeye dayandırılmaktadır.

ABD Hükümeti bu politikasını farklı yollarla açığa çıkarmaya başlamış ve önümüzdeki 10 yılda ABD- Orta Doğu Serbest Ticaret Alanı önerisi ve Aralık 2002’deki Orta Doğu Ortaklık Girişimi bünyesinde destek programları bunlardan birkaçını oluşturmuştur.

Ulusal Demokrasi Desteği’nin (National Endowment for Democracy) 20. yılında ABD Başkanı tarafından geliştirilen ve 2004’teki State of Union konuşmasında daha da genişletilen, en son olarak da, G-8 Zirvesi için hazırlanan ve Al-Hayat Gazetesinde 13 Şubat 2004’te yayınlanan çalışma kağıdı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2002 ve 2003 Arap İnsani Kalkınma Raporları’nda belirtilen ‘eksikliklere’ dayandırılmıştır.[2]

ABD Büyük Orta Doğu Projesini, desteğini almak istediği G-8’i oluşturan Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Kanada, İngiltere ve Rusya’ya iletmiştir. Bu ülkelerde mercek altına alınan proje, Haziran 2004’te Amerika’da, G-8 zirvesinde ele alınmıştır.[3][4]
---------------------------
Büyük Ortadoğu Projesi ile ABD'nin Amacı [değiştir]Fransa Yeşiller grubunun önemli liderlerinden biri Yves Cochet İnsani ve demokratik giysilere sokulan ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi, aslında bölgedeki tüm petrol musluklarına el koymaya yönelik bir girişimdir. diyerek, petrol kadar enerjetik, kullanımı, stoklanması, nakliyesi kolay, kullanım alanları çeşitli bir başka sıvı keşfetmeye zaman kalmadığını, zaten bir başka evrensel enerji kaynağına ilişkin yatırımlaınr da, on yıl içerisinde 100.000 milyar dolar civarında para gerektirdiğini; kısacası, dünyayı bekleyen bir krizin kaçınılmaz olduğunu dile getirmiştir.. [6]

Bu geniş coğrafya, dünya enerji kaynaklarının çok büyük bir bölümüne sahiptir. Bu anılan geniş bölgede farklı uluslar, kültürler, diller ve dinler yaşamaktadır. Bu alanlarda ABD ekseninde bir “düzen ve istikrarı” kurmak ve egemen kılmanın, bir bakıma dünya egemenliğini büyük bir dayanağa ve güvenceye kavuşturmak anlamına geleceği kabul edilmektedir. Başta petrol olmak üzere doğalgaz, su gibi temel maddelerin denetim altına alınması, nakil yollarının denetlenmesi demek, aynı zamanda, olası rakip devlet veya devlet gruplarının önünün kesilmesi anlamına gelmektedir.[7]

İkinci hedefin enerji kaynaklarının ele geçirileceği ve daha şimdiden bölge petrollerinin %40’ı olan Irak petrolleri, Afganistan’daki zengin uranyum kaynakları fiilen olmak üzere el değiştirdigi bu durumun dünya bor tuzlarının %75 ine sahip bulunan Türkiye Cumhuriyeti 'ni de yakından ilgilendirdiği belirtilmektedir.[8]

Bir başka hedefin ise küresel sömürü aracı olan nitelendirilen doların mevcut hegemonyasının sürdürülmesi isteğinin olduğu görüşüdür.[9][10][11]
----------------------------------
ABD Yayılma Siyaseti [değiştir]
ABD'nin yayılmacı siyasetinin arkasında şu nedenlerin yattığı gösterilmektedir: [12]

ABD'nin endüstri ve ziraati ihtiyacın ötesinde büyümüştü. James G. Blaine gibi iş camiası ve siyasetin önde gelen figürleri daha fazla ekonomik büyüme için yabancı pazarların gerekli olduğu olduğu ve bunun içinde saldırgan bir dış politika izlenmesi gerektiğine inanmaktaydılar.
Ernst Haeckel'in "biyogenik yasa"sına dikkat çeken John Fiske, Anglo-Saxon ırki üstünlüğü teorisini öne sürmüş, Josiah Strong ise geri ulusları "medenileştirmek ve Hristiyanlaştırmak" gerektiği çağrısını yapmıştı. Bunlar Amerikan siyaset düşüncesinde bazı gruplarda giderek büyüyen Sosyal Darvinizm ve ırkçılığın da tezahürleriydi aynı zamanda.
Frederick Jackson Turner'in geliştirdiği "Öncülük Tezi". Amerika'nın öncülüğü medeniyet için gereken yaratıcılık ve gücü (virility) taşımaktaydı. Çoğu insan Amerikan ruhunun sürdürülmesi için denizaşırı yayılmacılığının hayati olduğuna inanmaktaydı.
Alfred T. Mahan'ın 1890'da yayımlanan "The Influence of Sea Power upon History" adlı eseri ABD'nin "dünya gücü" konumunun yükselmesi için gereken üç unsur olduğunu öne sürmüştü: Güney Amerika'da bir kanal inşası (Panama Kanalının inşası fikrinin de kaynağıdır), ABD deniz gücünün genişletilmesi ve Pasifik'de Çin ile ticareti geliştirmek için ticari/askeri bir yapı, karakol inşası. Bu yayın Roosevelt gibi başkanların politikaları ve daha güçlü bir deniz kuvvetlerinin kurulması konusunda etkili olmuştu.


Küresel Enerji [değiştir]ABD ekonomik gücünün temel kaynağı olan enerji ihtiyacının karşılandığı bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamaya mecburdur.

Bradley A.Thayer tarafından Bar-Ilan Üniversitesi'ne bağlı 'Begin-Sedat Stratejik Çalışmalar Merkezi' ıçın yapılan (Aralık 2003) Amerikan Barışı ve Ortadoğu başlıklı inceleme sonuçları şöyledir;

a.ABD'nin büyük stratejisi, 'egemen güç üstünlüğünü' esas alır. Egemenlik, bir devletin askeri gücüyle kalanlara hakim olduğu uluslararası politika şartlarıdır. Amerikan egemenliği, diplomatik-ekonomik-askeri çıkarlarını geliştirme, uluslararası ortamı şekillendirme ve düşünceleri yayma yeteneği kazandırır.

b. Ortadoğu küresel enerji kaynaklarının en önemli merkezi ve ihracatçısıdır

Dünyanın kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 34'ü de Ortadoğu'dadır.
Petrol tüketimi 2003'te günde 66 milyon varilken, 2020'de 119 milyon varil olacaktır.
Ortadoğu petrolünün kalitesi bir hayli yüksek ve maliyeti de ucuzdur.
Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin yüzde 65.4 üne sahiptir. Bu rezerv 1.047 milyar varildir. Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus rezervleri de eklenince toplam, rezerv dünya rezervlerinin yüzde 69.6 sına ulaşmaktadır.
Ortadoğu'nun potansiyel rezervleri ise 252.5 milyar varildir.
2002 Yılında Ortadoğu küresel petrol ihtiyacının yüzde 41.4 ünü karşılamıştır.
Geleceğin küresel petrol ihtiyacını karşılayabilecek ve bu maksatla üretimi artırabilecek bölge Ortadoğu'dur.
Kuzey Amerika'nın 2025'e dek Ortadoğu'dan alacağı petrol yüzde 85 artacak, bunun büyük bir kısmı ABD'de tüketilecektir.
2025'e kadar Avrupa'nın Ortadoğu'dan petrol alımı yüzde 57, Japonya'nın yüzde 50, Pasifik'teki gelişmekte olan ülkelerin yüzde 100 ve Çin'in ise yüzde 500 artacaktır.[13]
ABD eksenli kapitalist bloğu Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) türünden yeni senaryolara iten 4 temel tehdidin söz konusu olduğu düşünülmektedir.

1. Çağdaş tatminsiz bireyin arayışı sürecinde "İslami yönelişin adresini saptırmak"

2. Dünyanın ekserisini ilgilendiren fakirlerin isyanı.

3. Diğeri ise sayısal olarak dünya nüfusunun azınlığını teşkil etse de, harekete geçirebileceği değişim dalgalarının çapı ve derinliği itibariyle aslında kapitalizmi "içerden" değişime uğratma dinamiğini de barındıran, kapitalizmin içinde bulunduğu tatminsizlik.

4. Petrol ve su kaynaklarının güvenliğini garanti altına almak

Bu 4 ana sorun ile BOP arsında iki aşamalı bir ilişki olduğu düşünülmektedir. Nihai mal ve hizmet satışı, bir yandan da üretim girdisi temini anlamında yeni pazar yaratmak ve de yeni kapitalist dinamik ve varsayımların Çin eksenli coğrafyadan gelişimini önlemek. Kısaca ana amaç Asya eksenli bir medeniyet başkaldırısının önünü kapatmak.

Ancak ABD’nin projeyi hayata geçirmede ciddi sıkıntılarla karşı karşıya geleceği ve büyük ihtimalle başarılı olamayacağı çünkü projenin temel felsefe itibariyle özellikle "Ortadoğu" olarak kabul edilen Arap dünyasındaki mevcut yönetimleri karşısına aldığı ifade edilmektedir. [14]


Petrol [değiştir]Ana maddeler: Petrol, Petro-dolar ve İran Petrol Borsası
Her gün tüm dünyada tüketilen petrolün % 55’i, yani 43 milyon varil, ithalat ihracat yoluyla el değiştirmektedir. Küresel petrol akımlarının güvenliği, ABD’nin stratejik bir önceliğidir. Günde 35 milyon baril petrol, Süveyş Kanalı, Hürmüz (13 milyon), Malakka (10 milyon), Bab el Mandeb, İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçmektedir. Bunlara, Kızıldeniz ve Akdeniz’e akan 4 adet petrol boru hattı da eklenmelidir. Suudi Arabistan’ı batıdan doğuya geçip Yambu limanına varan hat, günlük 5 milyon barillik kapasiyesiyle en önemli olanıdır. Daha düşük kapasiteli bir diğer hat ise, Irak’tan Ceyhan’a ulaşmaktadır. [15]

2025 yılına gelindiğinde, ABD’de tüketilen petrolün % 71’i, Batı Avrupa’dakinin % 68’i, Çin’dekinin % 73’ü kendi ülkeleri dışından sağlanacaktır. Enerji gibi yaşamsal bir sektörde oluşan ve gitgide artan bu dışa bağımlılık, Orta Doğu, Afrika, Orta Asya’da, büyük güçler ve petrol şirketlerinin kendi aralarında başlatmış oldukları petrol savaşını ve Irak savaşını da izah etmektedir. [16]

ABD ekonomistlerinin yaptıkları hesaplamalara göre, küresel petrol ihtiyacı 2030 yılına kadar her yıl % 1.6 oranında artarak günde 75 milyon varilden 120 milyon varile yükselecektir. ABD 2029 yılında ithal edilecek petrol için yılda 150 milyar Dolar ödemek zorundadır. Bu tarihte Çin’in petrol ihtiyacı yüzde yüz artacak, AB ülkeleri tükettikleri petrolün % 92’sini ithal edecektir. Dünya nüfusunun % 5’ni oluşturmasına rağmen, dünya gelirinin % 40’nı kontrol eden ABD için enerji akışının sürekliliğini ve enerji kaynaklarının bulunduğu bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak bir zorunluluk olarak algılanmaktadır.


100 ABD Doları1945 yılında, ABD Başkanı Roosevelt ve Suudi Kralı arasında imzalanan antlaşma ile Amerikan şirketlerinin Suudi petrolü üzerindei hakimiyetini başlatan adımı atılmıştır. İran’da Roosevelt ailesinden CIA Tahran İstasyon Şefi Kim Roosevelt ile Şah’ın dostu, 1991 Körfez Savaşı ABD Ordusu Komutanı Schwarzkopf’un babası General Norman H. Schwarzkopf’un öncülüğünde, İran petrolünü millileştiren Musaddık bir darbeyle devrilmiş, ülkeden kaçmış olan Şah geri getirilmiş, askeri polislikten gelme General Schwarzkopf Savak’ı eğitmiş ve İran petrolü de Batılı şirketler arasında yeniden paylaştırıldı. Sonraki yirmi yıl içinde de, Ortadoğu petrolünün yüzde 65’i Amerikan şirketlerine geçmiştir. [17]

-------------------------------------------
BM Arap İnsani Kalkınma Raporu [değiştir]ABD’nin kendi projesini hazırlarken yararlandığı BM Arap İnsani Kalkınma Raporu'nda, Arap dünyasının kalkınması önündeki en önemli engelin İsrail işgalinin olduğunu savunmakta ve İsrail’in Arap topraklarını işgal etmesini şiddetli bir dille eleştirmektedir.

Büyük Orta Doğu Projesinde bu görüşe yer verilmemiştir. Arap dünyasında, daha çok sol eğilimlilerin benimsediği görüşe göre, İsrail işgali, totaliter yönetimlerin yayılmasına neden olmuştur.


Büyük Ortadoğu Projesinde Türkiye'nin Rolü: [değiştir]Akademik ve siyasi çevreler Türkiye'nin BOP içerisindeki rolünün Büyük Ortadoğu Jandarma Komutanlığı şeklinde düşünüldüğünü kaydetmektedirler.[24] [25]

Soğuk Savaş sonrasında uluslararası sistemde yaşanan boşlukları doldurmak üzere uluslararası toplum Avrasya’dan başlamak üzere ABD tarafından, ideolojisi olan Anglo - Sakson kapitalizmini yeniden yapılandırılmaya tabi tutmuştur.

Emperyal güçlerin Ortadoğu’ya ilişkin planları yeni olmadığı, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden sonlarına kadar Türkiye’nin emperyalist sistemin uç kalesi olarak tasarlandığı ve SSCB’ye karşı kullanıldığı belirtilmektedir. Ortadoğu’nun S.S.C.B. nüfuz alanına girmemesi için Türkiye bölgede etkili bir silahlı güce dönüştürülmüştür. İkinci Dünya Savaş’ı sonrasında Türkiye’nin Soğuk Savaş'ta rolünün ne olacağı tartışılırken Türkiye’nin NATO üyeliğine karşı çıkan İngiltere, yeni bir proje ileri sürmekteydi. İngiltere, bir “Ortadoğu Komutanlığı Projesi” ileri sürmekte ve Türkiye’nin bu proje içinde Batı’nın çıkarlarını savunması gerektiğini düşünmekteydi.

İngiltere Dışişleri Bakanı Ortadoğu’nun SSCB’ye karşı savunulmasını bizzat Türkiye’nin üstlenmesini istemekteydi: Ortadoğu’nun savunulmasıyla olan ilgisi dolayısıyla, Birleşik Krallığın, bu bölgenin savunmasında Türkiye ile işbirliği yapmakta özel menfaati vardır... Türkiye’nin Orta Doğu’nun savunmasında kendisine düşen rolü oynaması üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Türk Hükümeti de bu görüşü paylaşmaktadır. Dünyanın bu önemli bölgesinin güvenliği için yapılan planlara Türkiye’nin katılması için gerekli çalışmaların bir an önce tamamlanmasını ümit ederim.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes Ortadoğu’da Barış ve İstikrarı Koruma planı ile ilgili olarak yaptığı ...Çünkü, istikrar ve milletlerin istiklali gayesini güden garb devletlerinin siyaseti bakımından, Türkiye, bu bölgede büyük ehemmiyet arzetmekte ve bu bakımdan gerekli vasıfları haiz bulunmaktadır... Eisenhower Doktrini’nin doğruluğu ve sakatlığını tarih huzurunda... Amerika’nın bu planda ve bu hesapta, Türkiye Cumhuriyeti’ne vereceği yer, mevki ve ehemmiyet tayin edecektir. açıklaması ile Hükümetin ABD'!nin Türkiye Cumhuriyeti'ne biçtiği rol için hazır olduğunu açıkça dile getirmektedir.

Anıl Çeçen başta olmak üzere siyasi ve akademik çevreler bölgede yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurulacağını ama bunun Türklerin kuracağı bir Osmanlı İmparatorluğu değil, Amerikalıların kuracağı bir Osmanlı İmparatorluğu olacağını; bu yeni Osmanlı yapılanmasının federasyon ya da konfederasyon şeklinde ortaya çıkabileceğini ve ABD’nin planında yer alan Yakın Doğu Konfederasyonunun İstanbul merkezli olacağını dile getirmektedirler. [26]

Zbingniev Brezinski, Türkiye Karadeniz bölgesini istikrar içinde tutar, Akdeniz’e girişi kontrol eder, Kafkasya’da Rusya’yı dengeler, hâlâ Müslüman fundamentalizmine karşı panzehirdir ve NATO’nun Güney kanadının dayanağıdır diyerek ABD’nin Türkiye için biçilen role işaret etmiş, 20 Nisan 2005'te Işık Üniversitesi ile Demokratik İlkeler Derneği tarafından düzenlenen ve Işık Üniversitesi öğretim üyesi emekli büyükelçi ve MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın yönettiği Büyük Ortadoğu Projesi Panelinde, araştırmacı-yazar Andrew Mango, müdahaleci politikası dolayısıyla Amerika'nın bügünkü yönetiminin AB ülkelerinde eleştirildiğini ve kaygıya neden olduğunu belirtirken, bütün gelişmiş ülkelerin Büyük Ortadoğu'daki çıkarlarının örtüştüğünü söylemiştir.

Petrol şirketleri ve gelişmiş ülkeler arasındaki rekabeti abartmamak gerektiği üzerinde duran Mango, gelişmiş ülkelerin asıl çıkarlarının Ortadoğu ülkeleriyle normal iş ilişkileri kurmak olduğunu söyledi. Bu nedenle bölgede düzene ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Mango, Ortadoğu ile ilgili tüm girişimlere ideolojik açıdan bakmak yerine maliyet-kar analizinin önemini vurgulamıştır.

Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri için önemli bir örnek teşkil ettiğini söyleyen Dışişleri Eski Bakanı Emre Gönensay Ortadoğu bölge halklarının kendi kaderlerini belirlemeye başladığını, Amerika'nın Ortadoğu'daki hedefinin istikrardan ziyade, demokrasiyi bölgeye getirmek olduğuna da değindi. [27]

-----------------------------------------------------------------
ÖNEMLİ!
Türkiye hakkında dışarıda hazırlanan stratejiler, uygun zaman dilimlerinde bölümler halinde uygulamaya konuluyor.. Toplumun çeşitli kesimleri, değişik zamanlarda, değişik kombinezonlarla devreye sokuluyor ve adım adım Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) doğru yol alınıyor..[36]

Tekrar ana konuya dönelim ve bunun adını koyalım: BOP, GOP ne derseniz deyin. Bunun iki tarafı var, birisi haç, birisi hilal. ABD Başkanı Bush seçimlerin hemen arkasından «Biz haçlı savaşı veriyoruz» diye telaffuz etti, sonra nahoş bir manzara çıkınca dünyanın önünde, kalktı bunu tamir etti, «Yanlış anlaşıldım» dedi. Bu « Yanlış anlaşıldım » tâbiri siyasetçi tarafından kullanıldığında, «Ben sizi aldattım» demektir.[37]

Amerika’nın Büyük Ortadoğu projesinin Bush’un 2002 Birliğin Durumu konuşmasında ilan ettiği, İran, Irak ve Kuzey Kore’yi hedefleyen “şer üçlüsü” söyleminin bir uzantısı olduğu ortada. Şer üçlüsü söyleminin pratik uygulaması Irak’ın topyekün imha edilmesiydi. Anlaşılan o ki Büyük Ortadoğu projesi de öncelikle İran ve Suriye gibi ABD yörüngesinde olmayan ülkeleri hedefleyecek. Aynı oyunun ikinci perdesi sahne alıyor. [38]

Yemen nasıl bir ülke bir fikriniz var mı? Hemen söyleyeyim, bırakın demokrasiyi, modern hiçbir toplumsal-siyasal kavramın kıyısından geçilmeyen, feodal yapının dimdik ayakta durduğu bir ülke. Kâğıt üzerinde laik denilebilecek bir cumhuriyet, ama kâğıt üzerindeki kurallar ile toplumsal hayat arasında uçurumlar var. Kadınların örtünme mecburiyeti yok, ama ülkede toplam 15 başı açık kadın varmış...Diğer taraftan, bakın kimse, Yemen'in uyuşturucu bitki üretiminden söz etmiyor. Duymuşsunuzdur, Yemen'de üretilen ve yaygın olarak tüketilen 'gat' diye denilen uyuşturucu bir bitki var (gat),Suriye gibi maraza çıkarılmak istenen bir yer olsaydı da, 'gat' konusu nasıl bir 'narkotik' suç mevzusu olarak büyütülüyordu görürdünüz...Konu, Büyük Ortadoğu Projesi adı altında yürütülen ikiyüzlü emperyalist politikalar. ABD'nin peşine takılan ülke 'demoktratik', takılmayan istibdat ilan ediliyor. [39]

Amerika"nın yeni projesinin, örneğin Mısır ve Suudi Arabistan"da aynı şekilde uygulanamayacağını vurgulayan Abdul Nasır, Mısır"ın daha demokratik, daha açık bir toplum olduğunu, Suudi Arabistan"ın ise farklı bir yapı arz ettiğini dile getiriyor. Mısır"daki demokratik yapının yeterli olduğunu söylemenin mümkün olmadığına da işaret eden Abdul Nasır, halkın yönetim üzerinde daha fazla söz sahibi olması gerektiğini ifade ediyor. Büyük Ortadoğu Projesi"nde asıl hedefin Suudi Arabistan olabileceğine değinen Abdul Nasır, Irak"a atıfta bulunarak demokrasi getirmek için bir ülkenin işgal edilemeyeceğini vurguluyor.[40]

AB'nin yetkili kişilerinde, siyasilerinde ve bürokratlarında Recep Tayyip Erdoğan'ın AB konusunda samimiyetsiz olduğu şeklinde çok ciddi bir endişe değil bir fikir belirmeye başladı. Türkiye'ye tarih vermek istemelerinin önemli sebeplerinden biri de Recep Tayyip Erdoğan'a Türkiye'yi bırakmamak. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan'ın samimiyetsiz olduğu ve yavaş yavaş Büyük Ortadoğu Projesine ve Amerika'ya doğru kaydığını düşünüyorlar.[41]

1 Mart tezkeresi ile ilgili bazı bilgiler benimle beraber mezara gidecek. Ama, o zaman ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinde Türkiye’nin yerine bakarsanız olayı anlarsınız.' diyerek ve de 1999, terörle mücadele tarihimiz açısından bir dönüm noktasıdır. Öcalan bu tarihte Amerikalıların yardımı ile yakalandı. Öcalan’ın yakalanması ile Talabani ve Barzani alternatifsiz kaldı, Kuzey Irak’taki PKK gücü tasfiye oldu. Bunlar (Talabani ve Barzani) ABD’ye daha çok bağlandılar ve koltuğumuzdan çıktılar. Amerika Öcalan’ı bize teslim ederken, bunlara ciddi bir avantaj sağlarken, terör örgütünü istediği gibi kullanma imkanını da elde etti. Şimdi yaşadığımız terör tesadüf değil. Şu anda PKK Kuzey Irak’ta ABD’nin kontrolündedir. şeklinde açıklamalarda bulunarak tüm bunların ABD'nin bir oyunun parçası olduğunu örtülü olarak belirtmiştir.[42]

Yüzyıllardır batı ve doğu kültürleri arasında bir köprü oluşturan Türkiye, uzun zamandır demokratik kurumlara sahip olup siyasi ve ekonomik reformlarını tammamlamış, dinsel açıdan hep hoşgörülü davranmıştır. Büyük avrupa ailesine tam üyelik yolunda ilerleyen Türkiye’nin tarihi, Büyük Orta Doğu bölgesindeki uluslar için başarılı reform örnekleriyle doludur.[43]

Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi; Amerikan Girişim Enstitüsü, Hudson Enstitüsü ve Reagan Hükümeti'nin tutkularıyla beslenip Bush'un yönetiminde neo-con'ların önderliğinde ortaya çıktı. ABD terörizmi tarafından ulusların ve bireylerin güvenliğine yönelik tehdit, 2000 yılında yazılmış ve yeni açığa çıkarılmış bir belgede, kehanet derecesine varan ayrıntılarla anlatılıyor. Orada, Amerika'nın insanlığın ve dünya kaynaklarının çoğunluğuna egemen olmak için ihtiyacı olanın, "yeni bir Pearl Harbor gibi yıkıcı ve hızlandırıcı bir olay" olduğu söyleniyor. İşte 11 Eylül Saldırıları, "çağların fırsatı" olarak nitelenen "yeni Pearl Harbor" oldu.

kaynakça: wikipedia ve bilumum bilgi kaynakları
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Geri: Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ?

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:00

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

20. yüzyılın ilk yarısı Osmanlının da ortadan kaldırılmasıyla birlikte dünyanın geleceğinde İslam Medeniyetinin söz sahibi olma gücü kalmadı. Müslümanlar her coğrafyada deyim yarindeyse bir ölüm kalım mücadelesi verdiler. Neredeyse yok oluş felaketi ile karşı karşıya kaldılar. Ancak yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte bu karabasan dönemi yavaş yavaş sona erdi ve hatta müslüman toplumlar yeniden tarihin yapımında kurucu aktörler olarak kilit rolü oynama azmi, çabası ve iradesi göstererek yeni bir sıçrama döneminin eşiğine geldiler. Yüzyılın ilk yarısında hedeflenen müslüman toplumları pasifleştirerek yok etme projelerinin iflas ettiği görüldü. Bu durum emperyalist güçlerin Sovyetlerin dağılma süreci ile birlikte müslüman coğrafyaya tekrar yönelerek aynı amaçlar doğrultusunda yeni plan ve projeler geliştirme ihtiyaçlarının ortaya çıkmasına yol açtı.

Soğuk savaş döneminin 1990’ lı yıllarla birlikte sona ermesi ile birlikte global müstekbirler insanlığın önüne önce Yeni Dünya Düzeni (YDD) projesini sundular. Bu düzen şimdi Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile hayata geçirilmek isteniyor. Bölge halkları çok iyi biliyor ki bu aslında Siyonistlerin binlerce yıllık hedefi olan Büyük İsrail Projesinden (BİP) başka bir şey değildir.

Bu amaçların gerçekleştirilmesi için Bush’un güvenlik danışmanı Rice’nin de başlangıçta söylediği gibi bölgedeki 22 ülkenin sınırlarının değişmesi gerekmektedir. Bunun ilk adımları da Afganistan ve Irak’ın işgalleri ile atılmıştır.

İkinci hedef enerji kaynaklarının ele geçirilmesidir. Daha şimdiden bolge petrollerinin %40’ı olan Irak petrolleri, Afganistan’daki zengin uranyum kaynakları fiilen olmak üzere el değiştirdi. Bu durum dünya bor tuzlarının %75 ine sahip bulunan ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir.

Üçüncü olarak yüksek ve ileri teknolojinin bölge ülkelerinin eline geçmesi de engelleniyor. Bizim ülkemizde değişik zamanlarda yapılmaya çalışılan nükleer santrallerin çeşitli ‘tesadüfler’(!) sonucunda sürekli ertelenip akim kalması, bölge ülkelerinin ( Tabi ki İsrail hariç) elinde bulunabilecek nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların küresel tehdit olarak dünyaya gösterilmesi bu amaca hizmet etmektedir.

Bir başka hedef ise küresel sömürü aracı olan doların mevcut hegemonyasının sürdürülmesidir. Bölgedeki enerji kaynakları da kullanılarak bu ülkelerin ekonomik olarak felç edilme durumunun sürdürülmesi amaçlanmaktadır. Öyle ki her imkana sahip olan bir ülke bile doları yoksa hiçbir şey yapamaz haldedir. Dolar bulmak için ise ya borçlanması ya da mevcut imkanlarını başka birilerinin bastığı kağıt parçaları ile değişmesi gerekmektedir. Bunun da özellikle bölge ülkelerinin köleliğinin devam etmesi anlamına geldiği çok açıktır.

İkiz kulelere yapılan şaibeli saldırılar sonrasında dünyaya nizamat vermek için yola çıkan Amerikanın yaptığı işin adını “Teröre karşı topyekün haçlı savaşı” olarak koyması da bir tesadüf değildi.

Yaşadığımız bu coğrafyaya yönelik hesaplar, bu coğrafyanın gerçeklerini, dinamiklerini, değerlerini yok sayarak belirleniyor. Bu kuşatıcı projeler bile meydana gelecek sürprizleri önleyemeyecek, kontrol altına alamayacaktır. Bunca baskı, aşağılama ve kan, bütün hesapların boşa çıkarılacağı gelişmeleri tetikleyecektir.



BÜYÜK DOĞU MU BÜYÜK ORTADOĞU MU ?

Sayın Başbakan Kültür Bakanlığının düzenlediği Üstad’ı anma toplantısında “Üstad’ın ideolocyasının kendisine bugünkü ufukları açtığını” söylemiş. Galiba bize, “Baylar ve bayanlar endişeye kapılacak bir şey yoktur. Büyük Ortadoğu Projesi aslında Üstad’ın Büyük Doğu idealinden başka bir şey değildir.” demek istedi. Biz de Üstad’ın ideolocya örgüsünden iki paragrafı bu vesile ile hatırladık...:

“Biz hangi milleti ve siyasî zümresiyle olursa olsun, Avrupalıların hoşuna gittikçe ve alkışını topladıkça, böbürlenmek yerine başımızı taştan taşa vursak daha iyi ederiz. Zira bizim, hangi milleti ve siyasî zümresiyle olursa olsun, Avrupalının hoşuna gitmemiz ve alkışını toplamamız, ancak kendimizi tahrip ve inkarımız nispetinde kabildir.”

“Şu yüzden ki, biz Avrupalının kendi familyasından sandığı bir millet değiliz. İstediğimiz kadar ondan olduğumuzu iddia edelim, onun kılığına bürünelim ve harfleri ile yazalım, Avrupalı bu iddiamızı, hatta bu iddiada muvaffakiyetimizi alkışlarken, için için bize gülecek, bizden tiksinecek ve tuzağa kendi ayağıyla düşen bu safdil avı kaçırmamak için her şaklabanlığı yapacaktır.”



MÜSLÜMAN ALİMLER BİRLİĞİ

Geçtiğimiz ay içinde Tanınmış âlimlerden Yusuf El Kardavi başkanlığında, “Dünya Müslüman Alimler Birliği” kuruldu. Birlik, müslümanların kendi içlerindeki dağınıklığa son vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda İslam dünyası dışındaki toplumların da İslam dini hakkındaki yanlış bilgilerini düzeltmeyi, önyargılarını yok etmeyi de hedefliyor.

Dünya Müslüman Alimler Birliğinin amaçlarına uygun olarak hareket etmesini, hedeflediği çalışmaları en güzel bir şekilde yapmasını, müslüman birliğini sağlamasını temenni ediyoruz.

Büyük Ortadoğu Projesiyle İslam dünyasının işgal edilmek istendiği bir dönemde başta D-8 olmak üzere, Dünya Müslüman Alimler Birliği gibi önemli kuruluşlara çok ihtiyacımız var. Bu kurumlara sahip çıkmalı, işgale sömürüye ve adaletsizliğe karşı ciddi bir kalkan olduklarının farkında olmalıyız..



ACABA MI ?

ABD’nin eski başkanlarından Reagan, Siyonizm’in armagedon diye adlandırdığı büyük kıyamet savaşına işaret ederek “İsa ile Deccal arasında, Kudüs civarında vuku bulacak savaşı muhtemelen bizim nesil görecek.” diyordu.

Peygamberimiz, Deccal denilen büyük fitneden bahsederken, kendisinden önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmişti. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve “Rablık” iddiasında bulunacaktır. İslam kaynakları 70.000 yahudinin ona tabi olacağını yazar. Hz. İsa ikinci defa avdet edecek ve deccalle savaşarak onu yenecektir. Siyonist evangelist ittifakının armagedon dediği bu savaşa bizim kaynaklarımızda Melhame-i Kübra adı verilmektedir. Bu savaşın gerçekleşeceği yer ise “atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği” haber verilen Amik Ovasıdır. Amik Ovası Konya’nın güneydoğusunda ve Torosların eteklerinde yer almaktadır.

Merak ettiğimiz, İsrail-ABD ikilisinin Konya’mızda yıllardır tatbikat yapma heveslerinin ve son zamanlarda gündeme taşınan Kıbrıs’ın kuzeyinde üs kurma ihtiyacı duymalarının konu ile ilgisi olup olmadığıdır.



DÜN – BUGÜN

DÜN

Milletvekilleri el kaldırma makineleri değildir. Hükümet el kaldır dediğinde kaldıran, indir dediğinde indiren milletvekili anlayışı AKP iktidarının ilk gününde tarihe gömülmüştür. (Seçimlerden sonra.)

BUGÜN

Ben milletvekiliyim açıklama yaparım diyenler...Yapamazsın kardeşim. Bağımsız yapamazsın. AKP çatısı altında, bu markanın altında yapamazsın. Öyle bildiri mildiri...( DEP eski milletvekillerinin serbest bırakılmasından sonraki hükümet politikalarını eleştiren bildiri yayınlayan AKP’li vekillere. R.T.E.)



NATO TOPLANTISI



Son NATO toplantısı İstanbul’da yapıldı. Ülkemiz ABD’ninki başta olmak üzere bir çok devlet adamını ağırladı. Toplantı için neden Türkiye’nin seçildiği, İstanbullulara verdiği zahmetler vs çokça tartışıldı.



NATO toplantısının en önemli konusunun BOP olduğu biliniyor. Komünizmin çökmesinden sonra NATO’nun varlığını sürdürebilmesi için gerekli yeni düşmanın ‘İslam’ olduğu artık kesin.



Toplantıda BOP’ u somutlaştırıcı adımlar atıldı. NATO bünyesindeki “istihbarat teşkilatı”nın işlevi artırıldı. Irak güvenlik birimlerine verilecek eğitim NATO bayrağı altına alınarak işgal meşrulaştırıldı. Afganistan’daki asker sayısı artırıldı.



Bush zirvede diğer üye ülkelere şunları söylüyor.: “NATO’nun görevi sadece bir güvenlik örgütü olmakla sınırlanamaz. Demokrasi, insan hakları gibi evrensel değerlere de öncülük yapmalıdır.” (NATO’nun buna göre birinci hedefinin bizzat Bush’un kendisi olması gerekiyor.)



NATO toplantısı sırasında birde skandal meydana geldi. Değerli medyamıza olay “Önce elini göster sonra tokalaş.” esprisi ile yansıdı. Ev sahibi olduğumuz ülkemizde, misafir bir devlet başkanına hoş geldin demek için tokalaşmak isteyen devlet bakanlarımıza elleri o şahsın korumaları tarafından “tırnak muayenesinden” geçirildikten sonra izin verildi. Sömürge ülkelerinde bile rastlanılmayacak bu olay karşısında sayın devlet bakanımız Beşir Atalay beyin önce biraz şaşırdığı ama daha sonra o zat ile tokalaşarak onurlandırıldığı da medyamızda yer aldı.


Kaynak : ilkadımdergisi emin alper , süleyman konak
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Geri: Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ?

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:01

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Geri: Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ?

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:07

İşte BOP ve "Yeni Osmanlı" tuzağı

ABD’nin başta Suudi Arabistan olmak üzere beş Körfez ülkesine 20 milyar dolarlık silah satacağı ve İsrail’e 30 milyar dolarlık askeri yardımda bulunacağına dair haberi okuyunca, “İşte BOP” ve “İşte Yeni Osmanlı” zokası bu olsa gerek dedim.
Öyle ya Erdoğan-Gül ikilisi, BOP gereği bu ülkelerin rejim ve sınırlarını değiştirmek ve Türkiye’yi Osmanlı gibi “eyaletlerle” yönetmek için işte bu ABD ile birlikte hareket etmiyorlar mıydı?
Ediyorlardı..

İyi de ABD sınır ve rejimlerini değiştireceği ülkelere niye silah satıyor?
Adamlar bu silahları herhalde oturdukları koltuklardan gitmek ve topraklarını bölmek için kendi insanlarına karşı kullanacak değiller?
Gerçi ortada ve oltada bir ‘İran’ yemi yok değil.
Amma Suudi Arabistan dahil olmak üzere körfez ülkeleri pekâlâ biliyorlar ki, ABD ve İsrail gibi şirret iki düşmanı olan bir İran, durup dururken komşusu Körfez ülkelerine bulaşacak kadar deli değil. Öyleyse geriye iki ihtimal kalıyor. Bir, ABD Suudi Arabistan başta olmak üzere diğer Körfez ülkelerini İran’a, İran’ı da bunlara karşı kışkırtacak. Bu ihtimal, BOP’a uygun bir ihtimal. Bu durumda Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri için ‘ABD ile stratejik ortaklık’ demek, BOP yani Büyük İsrail için meselâ Arap ve İran halklarının birbirlerini yani Müslüman’ın Müslüman’ı katletmesi demek! Daha önce de Irak’la İran da bu amaçla savaştırılmadı mı? İşgal edildikten sonra Irak’ta yapılan da Müslüman’ın Müslüman’a katlettirilmesi değil mi?
Öyleyse BOP öyle bir proje ki bir yandan Müslümanlara, Müslümanları kırdırtmak için para ile silah satarak silah fabrikalarını çalıştırıyor, diğer yandan bu yolla kazandığı paralarla Müslümanları katletmesi için gereken silah ve teçhizatı İsrail’e hibe edecek imkânları sağlıyor..
Erdoğan-Gül ikilisi böylesine çirkin bir projede yer ve görev almaktan hâlâ gurur duyuyor ve başlarını huzur içersinde yastığa koyup uyuyabiliyorlarsa, bekleyip akıbetlerini görmekten başka yapılabilecek bir şey var mı, bilmiyorum..
Gelelim “Yeni Osmanlı” meselesine...
BOP’çular, ‘Tarih şuurunu’ sadece ‘geçmişe özlem’ zannedenlerin ağzına bir parmak, “Yeni Osmanlı modeli” balı sürdü.
“Osmanlı” dediler, “Asya’dan Avrupa ve Afrika’ya kadar milyonlarca kilometrekarelik bir coğrafyada, yüzlerce etnik yapı ve mezhep ile üç büyük din mensubunu kardeşçe bir arada nasıl yaşattı ise, Türkiye’yi yönetenler de Türk’ünü Kürt’ünü, Alevi’sini, Sünni’sini ancak işte o ‘Osmanlı akıl ve sistemi’ ile bir arada tutabilir.”
Bu bizim gibi Osmanlı deyince gözleri buğulananlar için ne kadar cazip bir ikram, öyle değil mi?
Tam bu noktada sorulması gereken soru, “Dün Osmanlıyı yıkanlar bugün Osmanlı’nın yeniden dirilmesini ister mi?” olması gerekirken, öyle yapılmadı, “İşte çözüm bu!” denilerek, altın tepside sunulan zehir-zıkkım ikrâm, ufak ufak millete yedirilmeye başlandı. Osmanlı 22 milyon kilometrekarede Eyalet Sistemi ile yüzlerce yıldır kalabildiğine göre Türkiye de ancak “Eyalet Sistemine geçerek” varlığını sürdürebilirdi. Türkiye işte şimdi bu zokayı “Sivil Anayasa” olarak yutmak üzere.
“Yeni Osmanlı” ymış.
Beyler, bir taşla kaç kuş vurulduğunu hâlâ göremedinizse, bu millete Allah(c.c.) acısın. Sana, “Yeni Osmanlı ol!” diyenler Mehmetçik’i Somali’de seviyor, Afganistan’da seviyor, İran’a giderse çok daha sevecek ve fakat aynı Mehmetçik daha dün Osmanlı valilerinin yönettiği Irak’a geçmek istediğinde, “Hayır, asla!” deniyor ve bu Mehmetçik Kıbrıs’ta hatta Türkiye’nin Güneydoğu’sunda bile istenmiyor, kör müsün!
Yarın ülke eyaletlere bölünsün, bakınız neler olacak, neler..
Sana “Yeni Osmanlı ol” diyenler Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerini Osmanlıyla korkutarak silahlandırıyor ve 1900’lü yılların taktiğini tersten uygulayarak Türkiye Cumhuriyeti ile İslâm âlemînin arasına yeni uçurumlar kazıyor olmasın?!
Bugün “Yeni Osmanlılığı” eyalet sistemi ve “Sivil Anayasa kılıfı” altında servise koyanların, dün Osmanlı’yı tarihten silen Ermeniler, Rum Ortodoks Kilisesi, Yunanistan, ABD, Fransa, İngiltere ve Yahudi lobileri ve onlarla kol kola girerek sarayda padişahları tahtından, vezirleri kellesinden eden içimizdeki “Türk gibi” lerin günümüz versiyonları olduğunu da görmüyor musun!

Hasan DEMİR
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Bir İhanetin Görünen Yüzü amacımız dinler arası dialogla mücadele etmek ve ümmete yararlı bir şey değil tam aksine zararlı birşey olduğunu göstermek

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:12

Cübbeli–şalvarlı “Mardin fetvası” mızıkacıları

Bayram değil, seyran değil; dünyanın çeşitli yörelerinden toplama cübbeli–şalvarlı “dinci takım” Mardin’de neden bir araya geldiler, diye sormayın. Mardin fetvası” mızıkacıları halinde neden resmi geçit eylediler, diye sorgulamayın.
Bu tip işler artık olağan işler… Bundan sonra BOP işte böyle işler. Dolayısıyla, bundan böyle daha çok cübbeli–sarıklı resmi geçit takımına şahit olacağız. Çünkü…
İslam’ın özünü boşaltma ve akaid temellerini Haçlı muharrefatına paralel dönüştürme çabaları, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) önemli stratejilerindendir.
Başbakan R. T. Erdoğan, 13 Ocak 2009 günkü konuşmasında “BOP kapsamında misyon üstlendiklerini” TBMM grup kürsüsünden resmen deklare etmiştir. BOP misyonu üstlenmiş Erdoğan’ın riyasetindeki Türkiye’de, cübbeli–şalvarlı “dinci BOP mızıkacıları” resmi geçit yapmasınlar da, nerede yapsınlar?!
Bu gelişmeleri Fehmi Koru iyi bilir. ABD’nin BOP’una zemin hazırlamada namlı think–thank kuruluşu Rand Corporation’ın raporunu muhafazakar çevre ondan öğrendi. Papaz Prof. Thomas Michel’in, Graham Fuller’in, ABD’nin meşhur Irak işgal büyükelçisi Zalmay Khalizad’ın eşi Cheryl Barnard’ın Türk–İslam coğrafyasına yönelik BOP eksenli Ilımlı İslam ve Dinlerarası Diyalog rapor ve altyapı çalışmalarının hatırı sayılır katlıları vardır.
Ancak Rand Corporation’un 2007 tarihli raporu ve Civil Democratic Islam başlıklı teklifi, Mardin’de geçen hafta ve geçmişte şahit olduğumuz “dinci mızıkacıların resmi geçitleri”nin foyalarını ortaya koymaktadır.
“Ilımlı Müslüman Ağlar Oluşturmak” başlığı altında, “ılımlı İslamcı din bilginlerin, ılımlı İslamcı toplumsal liderlerin, ılımlı İslamcı gazeteci ve yazarların desteklenmesi, sübvanse edilmesi, onların modernist görüşlerin İslami eğitim müfredatına derc edilmesi; ilgili ülkelerin medya ve müfredatı vasıtasıyla onlara ait islam öncesi ve İslam–dışı tarih ve kültür unsurları hakkında bilgi pompalanması” projeleri anlatılmaktadır. Açıkça desteklenmesi gerektiği belirtilen ABD–Haçlı borazanı bu dinci mızıkacıların bazılarının bizzat isimleri bile sayılmaktadır. Bu süreçten istifade ederek Amerika’nın kucağına postunu serenler bile vardır.
Mardin fetvası mızıkacılarının vaziyetine ve tartışmalarına bakıldığında, bilerek veya bilmeyerek maalesef bu “BOP namlı büyük satranç”ın dinsel piyonu olmaktan kurtulamadıkları görülür.
Güya başta el–Kaide olmak üzere birçok radikal İslami grup, eylemlerini meşrulaştırmak için Mardin Fetvası olarak da bilinen 700 yıllık cihat fetvasına dayanıyormuş. Bu fetva İbn Teymiyye’ye ait; İbn Teymiyye, 1300’lü yılların başında verdiği fetvayla Müslümanları, Müslüman olmayan işgalci yönetimlerle savaşmaya çağırıyordu. Bu Mardin Fetvası’nın ve İslam’daki “cihat kavramı”nın bugünün şartlarında yeniden yorumlanması gerekiyormuş!
ABD’nin işgalci ortağı İngiltere merkezli Canopus Consulting ve Küresel Yenilik ve Rehberlik Merkezi (GCRG) düzenliyor bu toplantıyı. Mardin Artuklu Üniversitesi ise ev sahipliği yapıyor. İslam’a ait bir fetvanın tartışmasında, Hıristiyan, Yahudi, Süryani vs. yetmişikibuçuk milletten temsilci var!
İbn Teymiyye’nin Türkiye’deki haleflerinden ve dinlerarası diyalog meclislerinin demirbaşlarından sayın Hayrettin Karaman’ın iştirak etmeyişine hayret ettim doğrusu…
Düne kadar İslam coğrafyasında, İslam’ın geleneksel temel kurumlarının sarsılması için İbn Teymiyye’yi kullananlar, bir Amerikan işmarıyla onu da Mardin’de sattılar.
Afganistan’da ve Irak’ta işgalci ABD ve ortakçılarının karşısına bu ve benzeri cihat fetvaları çıkıyor. ABD’nin toplum mühendisliği yatırımlarıyla BOP ülkelerinin başına yerleştirdiği kendine bağlı stratejik–kukla siyasetçilerin koltukları bu öğretilerle sarsılıyor. Dolayısıyla bazen büyük oyun bozuluyor, bazen sömürüye ve işgallere karşı gelişen milli–dini direniş sebebiyle lokmalar işgalcilerin kursaklarına tıkanıyor.
Mardin mızıkacılarının resmi geçidi, iştirakçilerin ve gözlemcilerin ifadesiyle tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.
Zerre kadar iman ve iz’anı olan Müslüman, vatanını asla ecnebiye peşkeş çekemez, Müslümanların canlarına, mallarına ve namuslarına musallat olanlara ortakçılık yapamaz, gayr–i müslime çanakçılık yapamaz, işgalcilere yatakçılık yapamaz. Bilakis bir karış toprak parçası bile olsa, onu canı pahasına da olsa korur; bu uğurda can verirse şehit olur. Nahak yere hiç kimsenin de canına ve malına dokunmaz. Bu İslam’ın temel şiarıdır. Bu duruş, canlı Kur’an olan Rasulüllah’ın ve Ehl–i Beyti’nin bizzat hayatıdır; Bedir’dir, Uhud’dur, Hendek’tir, Hayber’dir… vs. İlahî ve nebevî duruş bu iken; burada İbn Teymiyye’nin adını zikretmek bile abestir, güya onun fetvası üzerinden İslam’ın temellerini ve işgalcilere karşı direniş talimatını BOP ekseninde örselemeye çalışmak, olsa olsa dini beş paraya satmaktır.
Ahir zamanda bu tip Deccal çömezleri çıkacaktır.
Nitekim Milli Mücadele yıllarında “el–İkdam” gazetesinde işgalcilere karşı direnen Kuvay–ı Milliye kadrosu ve M. Kemal hakkında “kâfir fetvası” yayınlayan Said Nursî’nin yol evlatları, şimdilerde dinlerarası diyalog furyasıyla ABD ve Vatikan’a yelken açmışlardır. Bunlar olağan işler; orman çakalsız olmaz.
Vakıa şu ki en basit bir fıkıh eserinde bile, “Kâfir tasallutuna maruz kalmış herhangi bir İslam toprağında “nefîr–i âmm” (umumî seferberlik) muvacehesinde cihada iştirak etmek ve vatan müdafasına gücü nispetinde katkıda bulunmak her Müslüman üzerine farz–ı ayndır” hükmünü vardır. Hatta böylesi bir durumda vatan müdafaasına iştirak etmek için Müslüman kadınlar eşlerinden ve köleler efendilerinden izin almak zorunda bile değildir. Zira bu müdafaaya iştirak herkes için, tıpkı namaz, oruç… gibi farz–ı ayn olur (Bkz. el–Kâsânî, Bedâi’u’s–Sanâyi’, VI, 57). Dahası İmam eş–Şâfi’î, herhangi bir kalenin/beldenin kâfirler tarafından muhasara edilmesi durumunda, orada yaşayanların işgalcilere karşı mukavemet etmeleri için başlarındaki idarecilerden izin almak mükellefiyetleri bile yoktur (İmam Şafi, el–Ümm, VII, 580).
Akl–ı evvel dinci mızıkacılar, İslam’ın ölçü ve temellerini işgalcilerin BOP aklıyla tartışmak yerine; İslam coğrafyasını kan ve gözyaşına boğan sömürgeci Haçlı işgalcilerinin ne işlerinin olduğunu, bu küresel sömürgecilerin yerel ortakçılarının ve Müslüman kılıklı politik kuklalarının akıbetlerinin ne olacağını ortaya koysalar ya… Belki o zaman, kendileri Deccal çömezi olmaktan kurtulurlar, İslam coğrafyasındaki işgal, kan ve gözyaşları da azalır.

M. Emin Koç
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty BÜYÜK İSRAİL PROJESİ ve MAYINLI ARAZİ TUZAĞI’nın GERÇEK YÜZÜ‏

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:17


BÜYÜK İSRAİL PROJESİ ve
MAYINLI ARAZİ TUZAĞI’nın GERÇEK YÜZÜ


1862 yılında “Roma ve Kudüs” adlı eseri ile Siyonist düşüncenin temellerini atan Moses Hess, kitabında “Yahudi Meselesi”nin ancak kutsal toprakların yeniden düzenlenerek, Yahudilerin buraya yerleştirilmesi ile çözülebileceğini, İsrail’in “Vaat edilmiş Topraklar” olarak tanımlanan Nil ve Fırat’ın arasında kalan bölge (Arzı Mev’ud) üzerinde misyonu olduğunu yazmıştır.
1983 yılında Bürüksel’de bir basın toplantısı düzenleyen dönemin İsrail Dışişleri Bakanı İzhak Şamir, Türkiye’yi ‘Kürdistan’ı işgal altında tutan devletlerden biri’ olmakla suçladı ve “İşgalci devletler yüzünden Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi bir türlü sonuçlanmıyor” dedi.
1993’te Amerika’da Barzani’nin fotoğrafı altında bir Nevruz kutlaması gerçekleştirildi. Bu kutlamaya katılan özel birisi vardı: Yahudi Lobisinin en güçlü örgütü olan ve Başbakan Erdoğan’a “Cesaret Madalyası” veren AIPAC’in eski direktörü Moris Amatay. O Nevruz kutlamasında Amatay; Siyonistler ile Kürtlerin ilişkisini şu şekilde anlatmıştı: “Ortadoğu Coğrafyasının dinamikleri ele alındığında görülüyor ki; Yahudiler ve Kürtler, Arap olmayan bir millet olarak, Araplar tarafından çevrilmişlerdir.

Ortadoğu’nun yapısına zıt bu iki unsurdan Yahudiler bağımsızdır ama Kürtler değildir. Yahudi toplumu Ortadoğu’da Kürtlerin doğal ittifakçısıdır.” Yahudi yazar Kevin Brook ise; Yahudi Kürtler vasıtasıyla K. Irak topraklarını sahiplenmek amacıyla bu ittifakı bir adım ileri götürüp “Kürtler ile Yahudilerin genetik olarak akraba olduğu” iddiasında dahi bulunmuştur.

İsrail’in Kürtlere sempati beslemesinin, ırksal olarak kardeş olduklarını dahi dile getirmesinin, bağımsız bir devleti hak ettiklerini düşünmesinin sebebi, kendilerinin de çok zor şartlarda bir Yahudi devleti kurmaları olmadığı açıktır. İsrail’in Kürt sevdasının nedeni; Kürt nüfusu kullanarak belli bir takım isteklerini “Maşa” vasıtasıyla elde etmektir.

Bakınız:
Gazeteci Turan Yavuz; İsrail gizli servisi MOSSAD’ın Kürtlere 1958’lerden beri destek olduğunu belirtiyor. Bu desteğin nedenini Yavuz şu şekilde dile getirmiş: “Ortadoğu’daki İsrail’in güvenliğini ilgilendiren en önemli alanlardan biri “Su”. Su kaynaklarının üzerinde bir Kürt devletinin kurulması; İsrail’e yönlendireceği yeni bir kart sunacaktır.”

Şimon Perez; Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde tek nedenin petrol olmadığını, belki petrolden çok daha önemli olan şeyin “Su” olduğunu “Yeni Ortadoğu ve Uzun Bir Yol” adlı kitabında açıkça ifade etmiştir. Kitabında Fırat ve Dicle’den “Yaşam dolu sular” diye bahseden Perez; “Ortadoğu’daki suların herkese ait olduğunu ve su için gerekirse savaşılabileceğini” yazmıştır.
Bush hükümetinde Amerika’nın Irak Özel Temsilcisi olan David Satterfield ise, su konusundaki düşüncelerini şöyle açıklıyor: “İsrail, Ürdün, Batı Şeria ve Gazze sürekli su sıkıntısı içinde. Nüfus artışı ve ileride görülecek ekonomik gelişmeler, bu bölgenin su kaynakları üzerinde daha geniş bir bölüşme baskısı yaratacaktır”
Büyük Ortadoğu Projesi söylendiği gibi bölgeye, demokrasi ve insan hakları götürmek için değil; Ortadoğu’da petrolle beraber su kaynaklarının da Amerika ve İsrail lehine şekillendirilmesini sağlamak için yürürlüğe konmuştur. Gördüğünüz gibi BOP; öyle bir kaç yıllık bir düşüncenin ürünü de değildir.
1975 yılında Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani, Washington’a bir mektup yazmış ve “Kürdistan” ismiyle Amerikanın 51. eyaleti olmak istediklerini belirtmiştir. Bunun için Amerika’nın destek ve himayesine ihtiyaç duyduklarını şayet Amerikan yardımı sağlanırsa, Kerkük’teki petrol merkezlerini ele geçirebilecek kadar güçleneceklerini ve bu petrollerin idaresini Amerikan şirketlerine bırakacaklarını taahhüt etmiştir. Amerika kendisinden “Gelin bizi yönetin” diye yardım isteyen Barzanileri “Sömürge Valisi” olarak kullanmak için İsrail’i görevlendirmiştir. Baba Barzani’nin ilk eşinden olan Ubeydullah Barzani; Saddam’a sığınmış ve babası ile üvey kardeşi Mesut’un İsrail ile işbirliği yaptığını, İsrailli subayların K. Irak’ta Kürtleri eğittiğini, Irak devletine karşı düzenlenen tüm saldırıların İsrail ile birlikte babası tarafından planlandığını anlatmıştır.

2004 yılında ise Lübnan’da yayınlanan Müstakbel Gazetesinde şu haberle karşılaşıyoruz: “Aralık 2003 sonunda, MOSSAD ile Barzani ve Talabani arasında gizli bir komando birliği kurulması konusunda anlaşma sağlandı. KDP (Kürdistan Demokrat Partisi)’den Hüseyin Sancari (Barzani’nin sağ kolu olarak biliniyor) ve KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği)’den Serkut Resul Ali, toplam 60 kişilik bir ekip kurdular. Birliğe Kürt asıllı İsrail Albayı komuta edecek. Bu birliğe Mam Rişe Birliği adı verildi.

Ocak 2004 sonunda birlik bir Amerikan askeri uçağıyla Natanya şehrine intikal ettirildi. Uçuş Kerkük’ten gerçekleştirildi. 45 günlük yoğun bir kurs dönemi geçirdiler. MOSSAD Başkanı Meir Dagan kursiyerlerle bizzat ilgilendi. Kursta, suikast, adam kaçırma, patlayıcı yerleştirme gibi dersler aldılar. Mart 2004 sonunda bölgeye döndüler. 10’ar kişilik gruplar halinde çalışmalara başladılar. Her gurubun başında bir MOSSAD subayı vardı, bu subaylardan 4’ü Kürt asıllı ve Arapça ile Kürtçe’yi çok iyi konuşurlar. Bağdat, Musul, Kerkük, Basra, Necef, Kerbela, Nasıriye ve Ramadi’de karargahları var.”
Görüldüğü gibi bugün oğul Barzani, babasının hayalini Amerika ve İsrail’in desteği ile gerçekleştirmiştir. K. Irak’ta; Anayasalarında Türkiye Cumhuriyeti topraklarını da kapsayan Sevr Anlaşmasının 62. 63. ve 64. maddelerini olduğu gibi barındıran Barzani önderliğinde Kürdistan Federe Devleti kurulmuştur.Yalnız bu Kürtlerin düşündüğü gibi “Bağımsız bir Kürdistan” değildir. Aksine Amerika ve İsrail’e tam bağımlılıktır, petrol ve su konusunda Amerika ve İsrail’e bekçiliktir. Barzaniler; yıllardır hayalini kurdukları “Amerika’nın eyaleti olma, sömürgesi olma” isteğine kavuşmuştur. Amerika ve İsrail ise; K. Irak petrolünün ülkemiz topraklarından Amerika’nın inisiyatifinde dağıtılması hayalini gerçeğe dönüştürmüştür.
Petrol konusunda 1975 yılından bu yana söz konusu üçlü tarafından sürdürülen çalışmalar, binlerce masum insanın katledilmesine neden olmuş ama sonuçta semeresi alınmaya başlanmıştır. Şimdi sıra “Gerekirse savaşırız” diyecek kadar önem verilen “Su” sorununa gelmiştir.
2009’un Mayıs ayında İsrail Büyükelçisi Levi; Şanlıurfa’ya bir ziyarette bulundu ve “Biz küçüklüğümüzden beri nereden geldiğimizi ve tarihimizi biliyoruz. Bu topraklar bizim için önemli” dedi. Söz konusu topraklar; Arzı Mev’ud yani Fırat ve Dicle arasında kalan havzadan ibarettir. Bu toprakların Büyükelçinin dediği gibi Yahudiler için önemi büyüktür ve İsrail denetimine geçmesi gerekmektedir.
Ne dersiniz mayınlı arazinin temizliği konusunun perde arkasında İsrail’in olması, coğrafi açıdan ele alındığında İsrail lehine “Su sorunu”nun en azından 49 yıllığına çözülmesi anlamına gelmiyor mu?
Gördüğünüz gibi söz konusu bölgede mayınlardan çok daha tehlikeli ve savaş sebebi olabilecek bir tuzak vardır. “Su tuzağı.” Mayınlı arazinin temizleme işi İsrail destekli bir şirkete verilirse Siyonistler; savaşmayı dahi göze alacaklarını en yetkili ağızdan dile getirdikleri “Su”ya ne yazık ki tek bir kurşun bile atmadan sahip olacaklardır.
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty R.Tayyip Erdağan’ın büyük itirafı:”Ben BOP eşbaşkanıyım”

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:20

R.Tayyip Erdağan’ın büyük itirafı:”Ben BOP eşbaşkanıyım”



Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Operasyon BOP'un parçası 21 Mart 2011 Pazartesi 12:06 Saadet partisi Libya'daki olaylara dair Şevket Kazan'ın ağzından tepkisini dile getirdi

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:22

Operasyon BOP'un parçası

21 Mart 2011 Pazartesi 12:06

Saadet partisi Libya'daki olaylara dair Şevket Kazan'ın ağzından tepkisini dile getirdi


Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan, Libya’ya yönelik operasyonu sert bir dille eleştirdi.

Kazan, Ortadoğu ülkelerindeki diktatörler bahane edilerek Büyük Ortadoğu Projesi’nin adım adım uygulamaya konduğunu söyledi.

Şevket Kazan yaptığı yazılı açıklamada şu değerlendirmelere yer verdi: “Ortadoğu’daki diktatörler bahane edilerek, demokrasi adına 2000’li yılların başında Irak’la başlatılan ve bir milyon müslümanın hayatına mal olan operasyonlar, birkaç ay önce Sudan’ı ikiye böldükten, Tunus’u, Fas’ı, Cezayir’i ve Mısır’ı hallettikten sonra, şu sıralar, İsrail’in en büyük düşmanı olan Libya’ya kefen biçmektedir. Bu olay, ABD’nin ana hedefi olan Büyük İsrail’in kurulması ve güvenliğinin sağlanması için BOP Projesinin yürürlüğe konulmasından başka bir şey değildir. ABD’nin beş yıl önce dünyaya açıkladığı, İspanya ve Türkiye’nin eş başkanı olduğu bu projenin mimarları Saddam’ı devirerek Irak’ı haletmiş, doğuda Afganistan ve Pakistanı her gün bombalamaya devam ederken şimdi de biraz evvel belirttiğim gibi Kuzey Afrika’daki uygulama safhasına geçmiştir.

ERBAKAN’IN HAKLILIĞI

Son olayların Milli Görüş Lideri Merhum Necmettin Erbakan’ın haklılığını bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Şevket Kazan, Hükümetin Libya konusundaki yaklaşımını da eleştirerek şunları söyledi:
“Merhum Erbakan Hocamızın kırk yıldan beri haber verdiği, ‘Siyonizm’in yayılma tehlikesi’ son siyasi gelişmelerle görülüyor ki, kapıya dayanmıştır. Hem de bir zamanlar Hocasıyla beraberken tüm bu oyunlara vakıf olup, onun gibi düşündüğünü, beraber olduğunu ifade ederken hasbelkader bugün iktidar olup başbakan olduktan sonra BOP’a eş başkanı ilan edilen zatın gözleri önünde bu olay cereyan ediyor. Türkiye, baştan karşı olduğu bu müdahale kararına tepki göstermek şöyle dursun, Sayın Başbakan’ın ‘insani amaçla (!)” destek vereceğini beyan etmesi bizi bir daha yanılgıya düşürmüştür. Şu tuhaf bir gerçek ki, ABD silah sanayinin ürettiği silahların yıllardır en başta gelen müşterilerinin Ortadoğu’da, bilhassa Bahreyn, Katar ve Yemen devletlerinin olması demek ki, bugünlere, bu isyanlara hazırlanmak ve destek vermek içinmiş. Ne yazık ki bu zat İslam Dünyasının önderi ve bir dünya lideri olma peşinde koşarken BOP planı gibi eş başkanı olduğu bir projenin tatbike geçirildiğinden haberdar olamadı. Allah (c.c.) İslam Dünyasının yardımcısı olsun.

İTTİFAK AÇIKLAMASI

Açıklamasında seçim ittifakı konusundaki gelişmelerede değinen Şevket Kazan, “Saadet Partisi, Milli Görüş Lideri Merhum Necmettin Erbakan’ın Yeniden Büyük Türkiye, Yaşanabilir Bir Türkiye ve Yeni Bir Dünya idealini gerçekleştirmek için bu seçimlere şimdiden ve her bakımdan hazırdır. Ancak, partimiz hem geçmişteki Refahyol döneminin efsane hizmetlerini devam ettirmek ve hem de bir vefa borcunu ifa etmek amacıyla Demokrat Parti ve Türkiye Partisiyle bir ittifak çalışması içinde bulunmaktadır.Son aşamasına geldiğimiz çalışmaların kamuoyuna resmen açıklanmasından sonra ittifakta yer almak isteyecek diğer partilere, miletimiz için ağız tadıyla çalışmalarımıza destek olacaklarına inandığımız takdirde kapımız açık olacaktır”dedi.

KAYNAK HEBERVAKTİ
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Türk-Amerikan İlişkileri: Büyük (Yalan)Oyun

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:34

Türk-Amerikan İlişkileri: Büyük (Yalan)Oyun

Yazan: Prof.Dr.Ümit ÖZDAĞ,

Yayınlama yeri : Yazarlar, Prof.Dr.Ümit Özdağ

“Büyük Oyun” kavramı dış politikada geniş jeopolitik alanlarda rekabet ve dışarıdan yapılacak müdahalelerle ilgili coğrafyalardaki siyasi yapıların yeniden düzenlenmesine verilen addır. 19. yüzyılın sonu bir büyük oyuna sahne olmuştu.

Kuzeyden Batı Türkistan’a inen Rus Çarlığı ile Hindistan’dan Güneyden Afganistan’a (Güney Türkistan)ve Batı Türkistan’a ilerleyen İngiltere arasında bu coğrafyalar üzerinde gerçekleşmişti. Sonunda iki devlet 1883 Londra Anlaşması ile Afganistan’ı tampon devlet yaparak anlaşmaya varmışlardı.

21. Yüzyıl ise ABD’nin yürürlüğe koyduğu Büyük Orta Doğu Projesi ile başladı. Büyük Orta Doğu, (Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya) diğer bir ifade ile Arap Dünyası ve Türk Dünyasıdır. BOP’un amacı, bu coğrafyanın doğal gaz ve petrol kaynaklarının ABD’nin 21. yüzyılda da tek süper güç konumunu güvence altına alacak şekilde Washington’un kontrolü altına alınmasıdır.

Projenin adı BOP şeklinde oğul Bush hükümeti tarafından konulmuş olmakla birlikte ilke kez baba Bush Yönetiminin son günlerinde gündeme gelmiştir. Ve Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmayı hedefleyen Birinci Irak Savaşı BOP’un ilk adımı olmuştur. 1990’lar boyunca Saddam Hüseyin’e yönelik ambargo ve Kuzey Irak’a Irak ordusunun girişinin yasaklanması Clinton Yönetiminin BOP’u benimsemese dahi bu bölgede yapılacak jeopolitik yeniden düzenleme ihtimallerine açık olduklarını göstermiştir.

ABD, Irak’a ambargo için Birleşmiş Milletleri kullanmıştır. Ancak, Kuzey Irak’a yönelik ABD politikaları için ise Türkiye “kullanılmıştır.” Amerikan uçakları İncirlik’e konuşlanmışlar, önce Çekiç Güç, sonra Kuzey Keşif Gücü buradan hareket etmiş, Irak ordusunun Kuzey Irak’a çıkmasını engellemiştir. Türkiye’nin ABD uçaklarına sağladığı bu imkan karşılığında elde ettiği şey ise PKK’ya karşı verilen terörle mücadele sürecine “politik destek” ve Kuzey Irak’a yapılan sınır ötesi harekatların Washington tarafından “onaylanması” olmuştur.

1990’lı yıllarda PKK’yı “stratejik tehdit”, Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt devletinin ise sadece “taktik tehdit” görme hatasına düşen Genelkurmay Başkanlığı Çekiç Gücün süresinin uzatılması için yapılan her TBMM oylamasında müdahil olmuş, bazı politikacılara ikna etmek için “pembe brifingler” sunulmuş, Çekiç Güce “evet” çıkması sağlanmıştır. Washington’un “Çekiç Güce evet demezseniz, onu Kıbrıs’daki İngiliz üslerine kaydırırız” şeklindeki tehditlerine inanılmıştır.

Ayni süreçte, Türkiye, KDP ve KYB, sanki PKK’ya karşı ciddi bir katkı sağlıyorlarmış gibi, çuval dolusu para ve teçhizatla beslemiştir. Ankara, 1990’ların başında bitmiş olan bu iki örgütün on sene boyunca kendisini toparlaması sağlamıştır. Türk siyasetçileri ve güvenlik mekanizmalarınca, bunlara meydan okuyabilecek üçüncü bir Kürt örgütünün oluşturulması düşünülmemiştir. PKK’nın KDP ve KYB için ciddi bir tehdit olabileceğine inanılmıştır. “Mersin-Gaziantep-Habur Hattı” üzerinde KDP’nin bir devletin altyapısını oluşturmaya ve bir Kürt burjuvazisi teşkil etmeye yarayan “stratejik ticaret hattı” inşa etmesine ses çıkarılmamıştır.

Hatta Barzani’nin televizyon kanalı kurmasına, “KDP kanalı ile PKK’ya karşı mücadele ederiz” gibi bir fantezi ile destek ve izin verilmiştir. Orta Doğu’nun dar siyaset satrancında hayatta kalma sanatında ustalaşmış olan siyaset bezirganları Barzani ve Talabani, “aşiret reisi” diye aşağılanmıştır ama bu aşiret reislerinin Washington’da kurmayı başardığı ilişki ve etkinlik ağını Türkiye ve Türkmenler on iki sene de kuramamışlardır.

Özetle, Genelkurmay Başkanlığı, PKK’ya karşı özellikle 1992’den sonra Türkiye içinde ne kadar doğru analizler yaptı ve politikalar geliştirdi ise Orta Doğu ile ilgili ağırlıklı olarak askeri ihtiyaçları ön plana çıkaran ve diğer faktörleri ihmal eden analizleri o kadar yanlış olmuştur. ABD’nin 21. yüzyıl politikası, bu doğrultudaki bazı ciddi analiz çabalarına rağmen, doğru tahlil edilememiştir. Genelkurmay Başkanlığını eldeki aksi verilere rağmen belki de en fazla yanıltan, Kore Savaşı’ndan bu yana beraber çarpışma geleneği içinde olduğu Amerikan ordusuna fazla itimat etmesi olmuştur.

Çünkü bütün bunlar gerçekleşirken, Kuzey Irak’ta ABD’nin oluşturduğu çerçeve içinde ve Türkiye’nin desteği ile Kürt devleti kurulurken Ankara’da “ABD Kürt devleti mi kuruyor?” endişesi ile Amerikalılara yöneltilen sorulara ABD’li politikacı ve diplomatlar bütün bir on sene boyunca “Hayır” cevabını vermişlerdir. Ancak bu konuda Ankara’da en fazla güvenilen söz Amerikalı generallerin “tabii ki hayır” sözü olmuştur.

Siyasi karar alıcılar ise bu on yılın hiçbir döneminde (Özal’ın bazı şüpheli girişimleri ve Alparslan Türkeş’in Musul-Kerkük vilayetinin Türk ordusu tarafından kontrol altına alınmasını öneren planı hariç) ciddi bir şekilde Orta Doğu’nun geleceğinin Türk milli menfaatlerini nasıl tehdit edebileceği üzerinde düşünmemişlerdir. Kısasa kısas uygulanması gereken noktalarda yeteneksiz ve cahil Türk politikacılarının, bütün ciddi devletleri güldürecek bir söylem olan “Türkiye Cumhuriyeti ciddi devlettir, böyle şeyler yapmaz” şeklindeki acz ve zavallılık ifade eden söylemleri 1990’lar boyunca Türkiye’nin menfaatlerinin ve haysiyetinin çiğnenmesine izin vermiştir.

Süleymaniye Baskınından sonra iki ülke ve daha önemlisi iki ordu arasındaki ilişkiler yeniden tanımlanmış ve yeni bir zemine oturmuştur. Bu zeminin 1952’de Türkiye’nin NATO’ya girdiği tarihten daha da geride olduğu eski Amerikan Büyükelçisinin açıklamalarından da anlaşılmaktadır. İki ordu arasındaki ilişkilerin “yeniden tesisi” amacı ile alt rütbelerde subay değişimi programı uygulanması ihtiyacının 53 seneden bu yana NATO’da müttefik olmuş iki ordu arasında ortaya çıkmış olması durumun vahametini göstermektedir. Ancak bu programların Washington’un mevcut politikaları incelendiğinde iki ülke/ordu arasındaki ilişkileri düzeltmeyeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.

ABD’nin Irak’ı “böldüğü”, Irak’ta, Türkmenler, Kerkük ve PKK dahil Türkiye’nin hiçbir yaşamsal çıkarını ciddiye almadığı, açık bir keyfiyettir. Hatta anlaşılan bu bölünmeden sonra, Kürt devleti “embriyo” döneminde “Kerkük-Musul hattına” yerleşecek, gerekirse Kürt devletini Araplara ve Türk ordusuna karşı savunacak Amerikan ordusunun koruması altında kalacaktır. Özetle, Türk subaylarının misafir edildiği askeri üslerde alt katlarda da “peşmerge subaylarının” misafir edileceği görülmektedir.

Irak’ta Amerikan ordusuna karşı sürdürülen “taktik direnişin” çıkardığı gürültüden etkilenenler, ABD’nin Irak’ta yenildiğini ve BOP’un sona erdiğini ileri sürmektedirler. Oysa bu bakış açısı “stratejik resmin tamamını” görmeyi engellemektedir. ABD, Irak savaşı başlamadan önce savaştan sonra kurulacak Irak’ın “çevresini tehdit etmeyecek kadar zayıf, hemen parçalanmayacak kadar güçlü” bir devlet olarak tasarlıyordu. Böylece, nasıl bölge 1990’lar boyunca “fiili bir Kürt varlığına” alıştırıldı ise 2000’lerde de “federe bir Kürt devletine” alıştırılacak, bağımsız Kürt devleti ise 2010’lar da kurulacaktır. Hedef budur.

Irak’taki Sünni direnişi bu hedefi çok değiştirmedi ama hızlandırdı. Kürtler, 2010’larda bağımsızlık için referandum yapma hakkını gündeme getirdiler. Özetle ABD’nin 2000 ölü vererek, bir ülkeyi ikiye belki de üçe bölme planı gerçekleşme yolunda ilerliyor. Irak savaşını değişik yöntemlerin kullanılacağı İran ve Suriye’ye yönelik ABD operasyonları izleyecektir. Aslında bu operasyonlar başlamıştır. ABD’nin Orta Doğu Kürtlerine yönelik bu operasyonlarda PKK’yı kullandığı görülmektedir. Bu PKK’yı sadece teoride değil, fiiliyatta da “pankürdist” bir örgüt haline getirecektir.

Nasıl 1990’lar da Türkiye izlediği politikalar ile Kuzey Irak’ta fiili bir Kürt varlığını korudu, kolladı ve mümkün hale getirdi ise şimdi de ayni şekilde alt yapısını oluşturmakta, Türkiye üzerinde bir Kürt burjuvazisi oluşturulmaktadır. Türkiye’nin bir çimento fabrikası Kuzey Irak’a hizmet etmektedir. Büyük oteller KDP’li ve KYB’li işadamları ile doludur. KDP’li peşmergeler, PKK’ya yeni mayın patlatma taktikleri öğretmektedirler. Ve biz mayınlara karşı yol asfaltlamayı çare olarak düşünmekteyiz de nedense Türkiye’ye Ali Rıza Efendi sınır kapısını açtırmayan KDP’ye ders vermek ve bütün dengeleri değiştirmek için HABUR’u kapatmak kimsenin aklına gelmemektedir.

Sonuç, gelecek on yıllar ABD’nin BOP’u yani büyük bir oyunu, 1990’larda söylediği “Büyük Yalan” üzerine kurarak devam ettirdiği bir dönem olacaktır. Kendilerine yalan söylenmesine hazır olanlara yalan söyleyecek birisi elbette bulunur. AB yalan söyler. ABD yalan söyler. Ancak uluslar arası ilişkilerde tarih galip geldikleri sürece yalan söyleyenleri yargılamaz.

memurnet
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty AKP, 1000 Yıllık Telaferi Barzaniye Teslim Ediyor

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:35

AKP, 1000 Yıllık Telaferi Barzaniye Teslim Ediyor

Yazan: Prof.Dr.Ümit ÖZDAĞ, Tarih: 09-05-2008 20:29

Yayınlama yeri : Yazarlar, Prof.Dr.Ümit Özdağ

Telafer Türkmenleri arasında Sünni Türkmen-Şii Türkmen çatışması çıkarmak amacı ile de Amerikan-Barzani ittifakı tarafından değişik komplolar düzenlendi ve Sünni Türkmen gruplar arasında kısmi çatışma çıkarmada başarı da olundu.

Birleşmiş Milletler'in Barzani yanlısı Irak temsilcisi Stefan Mistura tarafından hazırlanan Irak'ta İhtilaflı Bölgelerle ilgili Çözüm Planı’na göre, 450 bin Türkmen’in yaşadığı ve %100 Türkmen olan Telafer kenti ve yine %100 Türkmen kenti olan Altunköprü, Kürt Federe Devleti'ne bağlanacak. Diplomatik kaynaklardan gelen bilgilere göre Barzani Yönetimi, Irak Anayasası'nın Kerkük'te referandum yapılmasını öngören 140. maddesinin uygulanmaması karşılığında, İhtilaflı Bölgelerle ilgili Çözüm Planı çerçevesinde Kerkük ve Musul vilayetlerine bağlı birçok ilçeyi ele geçirecekler.

Yine diplomatik çevrelerin verdiği bilgiye göre BM'nin Irak temsilcisi Stefan Mistura'nın hazırladığı plan Barzani'ye Kerkük referandumu ile ele geçirmeyi hedeflediği toprakların %70'ni verecek.

Alınan bilgilere göre Mistura'nın raporu, Kürt Federe Devleti'ne Musul Vilayeti'ne bağlı Suriye sınırında Arap, Kürt ve Türkmenlerden Sincar bölgesini, sadece Türkmenlerin yaşadığı Telafer kentini, Musul-Erbil arasındaki Mahmur bölgesini, halen Barzani'nin yasa dışı olarak yönettiği ancak Kürt Federe Devletine ait olmayan Altunköprü Kürt bölgesine bırakılacak. Böylece Federe Kürt Devleti kontrolü altındaki alanı büyük ölçüde genişletecek. Böylece Federe Kürt Bölgesi Suriye'nin Kamışlı bölgesindeki Kürt bölgesi ile sınırdaş hale gelecek. Barzani, bu süreci Büyük Kürdistan'a giden yolda ilk adım olarak görüyor.

BM Irak temsilcisi Stefan Mistura, kısa bir süre önce Federe Kürt Devleti yetkilileri ile Selahattin yolu üzerindeki Hanzat Otelinde buluşarak planın detayları üzerinde anlaşmış görünüyor. Stefan Mitsura, planla ilgili Türk Dışişleri Bakanlığı Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Murat Özçelik'e de bilgi vermiştir.

Telafer'in Kürt Federe Devletine bağlanması ile Türkiye'nin Kerkük ile bağlantısı da kesilecek. Barzani, Telafer'i Kürt bölgesine bağlayıp kent üzerinde hakimiyetini sağlamlaştırdıktan sonra 2008 Ekim ayında yapılacak yerel seçimlerde Kerkük'te KDP-KYB'nin başını çektiği ortak liste ile Kerkük yerel meclisini ele geçirmeyi ve yerel meclisten Kerkük'ün Federe Kürt Devleti'ne bağlanması kararını çıkarmayı hedefliyor.

Amerikan ordusu Telafer kentine saldırı düzenledi

450 bin Türkmen'in yaşadığı, nüfusun %75'ini Sünni Türkmenlerin, %20'sini Şii ve %5'ini ise Alevi-Bektaşi Türkmenlerin oluşturduğu Telafer'de ise Türkmenler, 2004'ten bu yana kenti Barzani'ye teslim etmek isteyen Amerikan Ordusu ve Barzani peşmergelerine karşı amansız bir savaş sürdürüyorlar. Telafer'in Türkmen kimliği ve Kürt Federe Devletine bağlanmaması için savaşan 10 bine yakın Türkmen gerilla başlıca Türkmen örgütleri, "Sultan Abdülhamit Kıtaları" (Ketaip Sultan Abdülhamit), "Fatih Sultan Mehmet Kıtaları" (Ketaip Muhammed El Fatih) ve Cemaat de denilen grupta örgütlenmişlerdir. Cemaat grubu, halen Irak İslam Devleti adlı bağlı olarak peşmergelere ve Amerikan Ordusuna karşı savaşıyor.

2004'ten buyana Amerikan Ordusu, kentte EI Kaide olduğu iddiası ile peşmergelerle birlikte Telafer kentine yönelik altı büyük saldırı düzenledi. Birinci Amerikan-Peşmerge Operasyonu Kara Tayfun Eylül 2004'te gerçekleşmiştir. İkinci operasyon Mayıs 2005'te, üçüncü saldırı Haziran 2005'te, dördüncü ve beşinci saldırı "Hakları İade Operasyonu" çerçevesinde iki aşamalı olarak Eylül-Ekim 2005'te gerçekleşmiştir. Altıncı Saldırı "Dük Operasyonu" Nisan 2006'da gerçekleşmiştir.

Ancak bu ağır saldırılara rağmen Telafer'deki Türkmen direnişi durdurulamamıştır. Telafer Türkmenleri arasında Sünni Türkmen-Şii Türkmen çatışması çıkarmak amacı ile de Amerikan-Barzani ittifakı tarafından değişik komplolar düzenlendi ve Sünni Türkmenlerle Şii Türkmen gruplar arasında kısmi çatışma çıkarmada başarı da olundu. Ancak bu tahrikler Telafer'de Türkmen direnişini kıramadı. Telafer'de direniş hala devam etmektedir. Telaferliler bu çatışmalarda 5000 şehit vermişlerdir. 7500'den fazla Telaferli Irak ve peşmerge hapishanelerinde en ağır işkenceleri görmeye devam etmektedir.

Telafer'de Amerikan birliklerinin yanında 8000 peşmergenin işgali devam etmektedir. Kent merkezinden göç eden 70 bin Telaferli Telafer etrafındaki köylere ve Musul'a sığınmışlardır.

Telafer'deki gelişmeler [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Telafer ve Altunköprü'nün Kürt Federe Devleti bölgesine bırakılması konusunda Barzani yönetimi ile ilişkileri yoğunlaştırma kararı alan AKP Hükümetinin ise Telafer'in Federe Kürt Devletine bağlanmasına bazı gösteri niteliğindeki çıkış ve açıklamaların dışında karşı çıkmayacağı diplomasi kulislerinde konuşuluyor. "Kerkük'te referandumun iptal edilmesini" kamuoyunun gözünü boyamak için kullanan AKP Hükümetinin Telafer'e en ufak bir ilgi göstermediği ve Telafer Türkmenlerinden gelen yardım isteklerine kısıtlı Kızılay desteği dışında bir yardım cevabı vermediği biliniyor. Esasen AKP Hükümetinin bugünlerde Irak’ta ana meselesinin Irak Türkmen Cephesi’nin İslami bir yapıya kavuşturulması ve İhvani Müslimin (Müslüman Kardeşler Örgütü) aracılığı ile Irak İslam Partisi ile aynı çizgiye sokulması hedefleniyor. AKP Hükümeti bu amaçla, ITC Genel Başkanı Dr. Saadettin Ergeç'i tasfiye ederek, ITC'nin başına adı Türkmen Adalet ve Kalkınma Partisi iken çok göze battığı için Türkmen Adalet Partisine çevrilen Enver Bayraktar'ı geçirmek istiyor. Bu gelişmeler karşısında K. Irak ve Türkmen meselesi ile ilgili sorumluluğu Şubat 2008'de Dışişleri Bakanlığına devreden Genelkurmay Başkanlığının nasıl tepki vereceği merak ediliyor.

Öte yandan Telafer'deki son gelişmeleri kamuoyuna iletmek amacı ile [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] adlı bir internet sitesi yayına başladı. Bu internet sitesi Telafer'deki gelişmeleri günlük olarak dünya kamuoyuna duyuracak.

memurnet
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Batının Bölgedeki ajanı; Kürtler

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:36

konu tekrarı nedeniyle kaldırıldı.


En son Crackman tarafından C.tesi 02 Nis. 2011, 13:21 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Batının Bölgedeki ajanı; Kürtler

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:37

Batının Bölgedeki ajanı; Kürtler

Yazan: Yeniden Türk Milliyetçiliği,

Yayınlama yeri : Yazarlar, Prof.Dr.Ümit Özdağ

Irak savaşı sırasında Amerikan ordusu ile yaptıkları işbirliği ve savaş sonrasında izledikleri politikalar ile Barzani ve Talabani Kürtleri Orta Doğu'da gittikçe yalnızlaştırıyor. Barzani ve Talabani'nin savaştan sonra Türkiye'ye karşı takındıkları küstah tavır Ankara'da unutulmayacak.

Hatta bu küstah tavrın pankürdist taleplere kadar uzandığı, Barzani ve Talabani'nin Fırat'ın bölücü partisinin kurultayına telgraf çektikleri de unutulmayacak. Mesut Barzani'nin babasının stratejik ilkelerinin temellerini anlamadığı bir kez daha ortaya çıkmış durumda. Barzani ve Talabani'nin boylarını aşan talepler ileri sürerek Amerikalıları bile rahatsız ettikleri anlaşılıyor. Barzani ve Talabani federasyon adı altında konfederasyon yani iki devletin birliğini talep ediyorlar.

Üstelik böyle bir devletin Kerkük petrolleri olmadan yaşayamayacağını bildikleri için Kerkük'ün de Kürt bölgesi içinde kalmasını talep ediyorlar. Kürtlerin bu talepleri artık Şii Arapları bile kızdırmış durumda. Saddam sonrası dönemin başında kendileri de Saddam rejimi tarafından ezilmiş olan Şiiler Kürtlere karşı öncesinde sempati ile bakarken gittikçe sertleşiyorlar.

Arap dünyasından da KDP ve KYB'nin akılsız politikalarına karşı tepki yükseliyor ve ikinci bir Yahudi halkı gibi görünmeye başlanıyor. Hatta El Kaide ile bağlantılı olan Kürt İslami örgütleri dahi 'Amerikalılarla işbirliği yapan Kürtleri öldürmek Yahudi öldürmekten daha sevaptır' diyorlar bu günlerde. Amerikan gazetelerinde KDP ve KYB'yi eleştiren makalelerin yazılmaya başlanması hiç de tesadüf değil.

The Wall Street Journal, Kerkük Bir Kürt Kenti değildir diye başlık atarken, 14 Ocak New York Times gazetesindeki köşesinde Washington'daki karar alma mekanizmalarına yakınlığı ile tanınan William Safire KDP ve KYB'yi çok fazla talepte bulunmakla suçladı. Ancak Barzani hala tehditler savurmaya devam ediyor. Artık Barzani sadece Türkmenleri tehdit etmiyor, Amerikan yönetimini de üstü kapalı tehdit etmeye başladı.

KDP'nin yayın organı KHAT gazetesine 20 Ocak'ta verdiği demeçte 'eğer ABD yönetimi haklarımı tanımaz ise bizde konuyu Amerikan kamuoyuna götürürüz' diyen Barzani çok tehlikeli bir çizgiye girmiş görünüyor. KDP lideri, Kerkük'te Musul'da bulunan Arapların bölgeden ayrılmasını ve bölgeye Kürtlerin yerleştirilmesini talep ediyor.

Barzani eğer bu olmaz ise Kürt halkını fazla zapt edemeyiz ve Kerkük'te gerçekleşecek bir isyan ile kendi hakkını eline alır diyor. Barzani'nin bu tehdidi çok ciddiye alınmalı, çünkü Barzani 1998 yazında benzer tehditleri iki kez Erbil'de yapmıştı. 'Halkı kontrol edemeyebiliriz ve Türkmen Cephesine karşı bir hareket gerçekleşebilir' demişti. Çünkü Türkmen Cephesi gelişmekteydi ve bu Barzani'yi rahatsız ediyordu.

Bu tehdidin üzerinden bir ay geçtikten sonra 10 Ağustos 1998'de KDP'li peşmergeler Erbil'deki Türkmen Cephesi'nin bütün bürolarını bastılar. 2000 yazında da Barzani benzer bir tehdit savurdu ve 11 Temmuz 2000'de KDP'li peşmergeler tekrar Türkmen Cephesi'nin bürolarına saldırdılar. Ancak bu kez Türkmen Cephesi hazırlıklı idi ve peşmergeler kayıp vererek geri püskürtüldüler.

Barzani'nin son tehditleri zaten gergin olan Kerkük'teki tansiyonu yükseltmekten başka işe yaramıyor. KDP ve KYB karşısındaki blok gittikçe güçleniyor. Artık Amerikan gazeteleri Kerkük'ün patlamaya hazır bir bomba olduğunu yazmaya başladılar. Bu bile Kerkük'teki durumun ne kadar vahim olduğunu göstermeye yeter.

Eğer KDP ve KYB Erbil'deki provokasyonlara benzer bir tahrik gerçekleştirir ve peşmergelerini 'halkı kontrol edemiyoruz' iddiası ile Türkmenlere ve Araplara saldırtırlar ise Irak'ta büyük bir çatışmanın ilk adımlarını atmış ve kendilerini büyük bir yalnızlığın içine sürüklemiş olurlar. Eğer KDP 1970'de kendisine önerilen muhtar yönetimi kabul edip Kerkük'e talip olmasa idi Orta Doğu'da onbinlerce Kürtün öldüğü ve Barzan aşiretinin feodal zenginlik ve güç ihtirasının tatminine yarayan bir savaş çıkmayacaktı.

Şimdi yine aşırı taleplerle aslında Kürtleri ne kadar temsil ettikleri gerçek demokratik mekanizmalarla hiçbir zaman teyit olmamış olan KDP ve KYB yine bir çılgınlığa doğru hızla ilerliyorlar. Bunun bedelini kardeşlerimiz olan Kürtler ödeyecekler.

memurnet
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty 'AKP hükümeti BOP'un sonuçlarına katlanacak'

Mesaj tarafından Crackman Cuma 01 Nis. 2011, 23:40

'AKP hükümeti BOP'un sonuçlarına katlanacak'

MHP Antalya Milletvekili Aday Adayı Av. Osman Doğan, AKP iktidarının Ortadoğu’da iddia ettiği gibi sözü dinlenen, planlayıcı ve oyun kurucu vasıflarını taşımadığının son olaylarla ortaya çıktığını söyledi.
Alper KUTAY
MİLLİYETÇİ Hareket Partisi (MHP) Antalya Milletvekili Aday Adayı Avukat Osman Doğan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde cereyan eden değişim hareketlerinin o ülkede yaşayan vatandaşların ve o ülkenin kendi iç dinamikleriyle gerçekleşmesinin, demokratik hayata geçişin kalıcılığı açısından çok önemli olduğunu bildirdi. Doğan, Tunus, Mısır, Bahreyn ve Cezayir gibi ülkelerden sonra Libya’da baş gösteren olaylar ile Libya’ya karşı Fransa ve ABD’nin başının çektiği müttefiklerin silahlı, kanlı ve fiili müdahalelerinin daha önce senaryosunu yazdıkları Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) ikinci safhasında geçirildiğinin en belirgin işareti olduğunu kaydetti. Doğan, “Bizim için önem arz eden en mühim mesele, olaylar karşısında AKP Hükümeti’nin tavrıdır. Hükümet tam bir bocalama içerisindedir. Anlık kararlarla, plansızlık ve politikasızlığının sancısını çekmektedir” dedi.
"LİBYA’YA YÖNELİK SALDIRILAR İŞGALE DÖNÜŞTÜRÜLMEMELİ"
AKP iktidarının Ortadoğu’da iddia ettiği gibi sözü dinlenen, planlayıcı ve oyun kurucu vasıflarını taşımadığının son olaylarla ortaya çıktığını dile getiren Osman Doğan, “ABD ve NATO ile yaptıkları yüzeysel durumu kurtarmaya yönelik görüşmeler sonucunda ABD Türk hükümetiyle hamilik unvanıyla Libya’da ABD’yi temsil ve koruma görevi vermiştir. Bu saldırılar asla bir işgale dönüşmemeli, BM kararıyla sınırlı kalmalıdır. Aksi takdirde ittifak güçlerinin masum insanların, sivillerin de kanları pahasına Libya’yı işgal ederek statükoyu değiştirmeleri diğer ülkeler için de emsal teşkil edecektir” diye konuştu. Doğan, “Etnik bölücülüğün ve terörün tehdit ettiği ülkeler haçlıların istilalarını meşru sayacakları sonuçlara ve bölünmelere hazır olmalıdır” mesajı verdi.

yeni alanya.com
Crackman
Crackman

Mesaj Sayısı : 3558
Kayıt tarihi : 26/11/10
Yaş : 104
Nerden : Ankara

https://limon.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ? Empty Geri: Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedir ? haritaları nasıl çizilmiştir. İsrail'in ve Amerikanın bu projedeki üstlendiği roller nelerdir ?

Mesaj tarafından MUHTESEM C.tesi 02 Nis. 2011, 06:39

Mükemmel,teşekkürlerimle. Bravo
MUHTESEM
MUHTESEM

Mesaj Sayısı : 5398
Kayıt tarihi : 21/12/10
Yaş : 72
Nerden : Osmaniye

http://www.derinport.in

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz